Laparoskopik cerrahi ile ameliyat kesisi boyutunun küçüldüğü, ameliyat sonrası ağrının azaldığı, hastanede kalma süresinin kısaldığı ve hızla iyileşmenin sağlandığı hastalar tarafından da öğrenilip tercih edilmesi, teknolojik ilerleme ve tıp endüstrisinin bu konu üzerine ağırlık vermesi, cerrahları laparoskopik cerrahide yeni arayışlara ve klasik ameliyat yöntemlerini sorgulamaya itmiştir. Bugün, laparoskopik cerrahi yöntem, safra kesesi ve reflü cerrahisi için altın standart iken, apandisit, böbreküstü bezi, dalak, fıtıklar, kalın bağırsak cerrahisi, şişmanlık ameliyatlarında artan sıklıkla uygulanmaktadır.
Laparoskopik safra kesesi ameliyatı safra kesesinin çıkartılması için ilk tercih edilen ameliyat tekniği olmuştur. Burada bazı hastaların sorduğu gibi, safra kesesinin içindeki taş değil, safra kesesi organının tamamı alınmaktadır. Bir çok geniş vaka serisi analizlerinde laparaskopik cerrahi yöntemin açık yönteme göre belirgin üstünlükleri gösterilmiştir. Bu yöntemin en önemli dezavantajı safra yollarının yaralanmasının açık safra kesesi ameliyatlarına oranla 2-3 kat daha fazla olmasıdır. İlk yıllarda laparoskopik safra kesesi ameliyatı için mutlak kontrendikasyon kabul edilen akut safra kesesi iltihabı gibi bazı klinik durumlarda bugün güvenli bir şekilde uygulanmaktadır. Laparoskopik cerrahi için mutlaka genel anestezi uygulanması gerektirmektedir. Günümüzde göbekten açılan tek delikten (porttan) laparoskopik safra kesesi ameliyatını (SILS – single incision laparoscopic surgery) uygun vakalarda gerçekleştirmektedir.
Apandisit en sık yapılan genel cerrahi ameliyatı olmasına rağmen laparoskopik apandisit ameliyatı laparoskopik safra kesesi ameliyatı kadar yaygın kullanılmamaktadır. Özellikle kadın hastalarda üreme organlarına ait bazı sorunların ayırt edilmesi açısından laparoskopi büyük bir üstünlük sağlamaktadır.
Gastro-özofageal reflü hastalığı, endoskopik incelemelerin artması ve diğer tanısal yöntemlerin gelişmesi ile tanısı daha sıklıkla konmaya başlandı. İlaç tedavisinin uzun süreli olması ve hastanın devamlı ilaç kullanır şekilde kontrol altında tutulması, bunun yanında cerrahi tedavinin laparoskopik yöntemler ile başarılı bir şekilde yapılması çoğu hastanın ve hekimin seçimini cerrahi tedavi yönünde kullanılmasını gündeme getirmiştir. Bugün, safra kesesi ameliyatı gibi reflü hastalığında da laparoskopik cerrahi altın standart haline gelmiştir. Kısa dönemde % 90-97’lik başarılı sonuçlar elde edilmiştir. Açık cerrahiye göre anatomik yapılar daha iyi görüntülenir. Ameliyat süresi de açık cerrahi ile aynıdır.
Günümüzde fıtık cerrahisinde iki laparoskopik fıtık onarım tekniği kullanılmaktadır. Bunlardan birincisi, ‘transabdominal (karın içi) preperitoneal’ (TAPP) yaklaşım, diğeri ise balonlu trokarların kullanılmaya başlanılması ile beraber geliştirilen ‘total ekstraperitoneal’ (TEP – karın dışı) yaklaşımdır. Bu son uygulamada, periton içine girilmediğinden ve açık cerrahi prensiplere daha yakın olması nedenleriyle dolayı daha fazla tercih edilmektedir. Her iki yöntemde cerrahi ekibin kasık anatomisine hakim olmasını ve deneyim kazanması gerektirmektedir. Teknik genel anestezi altında yapılmaktadır.
Crohn hastalığı, divertikül, kangren, tıkayıcı lezyonlar, darlık ve tümorlerde laparoskopik yöntemle ince bağırsak ameliyatı yapılabilir. Kalın bağırsaklara ve rektuma ait tümörlerde ve rektal prolapsus (rektumun sarkması) gibi selim hastalıklarda da, laparoskopik cerrahi yöntem ile ameliyatlar ileri merkezlerde uygulanmaktadır.
Laparoskopik yöntemle dalağın alınması ameliyatı daha ziyade elektif olarak yapılmaktadır. Burada açık yöntemde uygulanan cerrahi teknik aynı sıra ile uygulanır. Dalağın damarları bağlandıktan sonra bağları kesilerek karın içinde büyük bir steril naylon torba içine konularak dışarıya alınır. Açık yöntemden farklı olarak, dalağın boyutu bazen laparoskopik cerrahi yöntemde problem yaratabilir.
Laparoskopik pankreas girişimlerinin daha sıklıkla yapılanı distal yerleşimli tümörler (kistadenom, kistler vs) veya adenomlar içindir. Pankreas ameliyatlarında cerrahi pratiğinde çok fazla yer bulamamıştır, belki bu alandaki yeni gelişmeler laparoskopik pankreas cerrahisinin daha sıklıkla yapılmasına izin verecektir.
Yukarıda anlatılan yöntemler tedavi edici laparoskopik teknikler idi. Bugün ayrıca tanı koymak içinde laparoskopik cerrahiden sıklıkla faydalanılmaktadır. Genel cerrahi alanında acil tanı konulmasının gerekliğinin olduğu akut karın hastalarında, kesici ve delici karın yaralanmalarında tanısal laparoskopi sık kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle kadın hastalarda, sağ alt karın ağrılarında akut apandisit ve jinekolojik patolojilerin ayrılmasında kullanılması gereksiz laparotomi oranlarını azalmıştır. Karın bölgesindeki organların tümorlerinde hem evreleme, hem de hastalığın yaygınlığını tespit etmek amacı ile kullanılır.