Troid Kanserleri
Ekim 13, 2015
Hipertiroidizm Sebepleri ve Tedavisi
Ekim 13, 2015

 GUATR

Tiroid bezi tiroid hormonlarını sentez eder ve salgılar. Tirozin aminoasitlerine iyot bağlanması ile oluşan bu hormonların en çok salınanı T4‘dür. T3 daha az salgılanır. Tiroid bezinin diğer hormonu kalsitonindir ve parafoliküler C hücrelerinden salgılanır.

Tiroid hastalıklarının tanısında en çok kullanılan laboratuar testler tiroid hormonlarının kandaki düzeyleridir. Daha kolay yapılabilmesi açısından total T4-T3, TSH ve serbest T4-T3 sevileri fonksiyonel açıdan yardımcı olur. İleri olgularda Tiroid antikor (Antitiroid peroksidaz antikoru-TPO Ab), Anti TSH reseptör antikoru, antitiroglobulin antikoru (TgAb) tayini yapılır. Tümör olgularında tiroglobulin(Tg) ve kalsitonin tayini yapılır.

Hastalığın tanısında laboratuar testleri yanında radyoloji ve nükleer tıp bölümlerine yapılacak tetkikler kullanılır.

Radyolojide son zamanlarda kullanılan en kolay ve ucuz yöntem ultrasondur.

Nükleer tıp bölümünde ise en sık kullanılan yöntem sintigrafidir. Hem tiroidin büyümesi hem de lezyonun fonksiyonu yönünden bilgi verir.

Tiroid hastalıklarının tanısında son zamanlarda kullanılan testler içinde en önemli yeri olan ince iğne aspirasyon biyopsisidir.

BASİT GUATR ve TİROİD NODÜLLERİ

Tiroid bezinin herhangi bir nedenle büyümesine guatr denir.

Tiroid Tedavisi

ENDEMİK GUATR

Belirli coğrafi bölgelerde tiroid bezinin tek veya iki taraflı büyümesidir. Çoğunlukla iyot eksikliği veya iyottan fakir gıdalarla beslenilmesi sonucu oluşur.

İyot eksikliğinin oluşturduğu guatr yanında tabiatta bulunan bazı besinlerda guatr yapan maddeler bulunur. Bunlara guatrojenler denir. Şalgam ve tohumları, lahanalar, antitiroidler yine guatr yapabilirler.

Türkiye’de yapılan çalışmalarda Isparta, Burdur, Batı ve Doğu Karadeniz bölgeleri endemik bölgeler olarak kabul edilmiştir.

SPORADİK GUATR

Endemik bölgeler dışında gelişen ve nedeni belli olmayan tiroid bezi büyümelerine sporadik guatr denilmektedir. Basit guatr olarak da tanımlanır, çoğunlukla ötiroiddirler.

BASİT DİFÜZ GUATR

Bu tip guatrlarda fonksiyon bozukluğu olmadığından hastalar çoğunlukla estetik görüntü ve bası sikayetleri ile başvururlar.

Basit ve endemik guatrların tedavisi öncelikle proflaksi ile olur. Endemik bölgelerde guatrojen maddelere dikkat edilmesi ve iyot proflaksisi yapılır.

Medikal tedaviye rağmen büyüyen, retrosternal bası semptomları yapan, estetiği bozan ve kanser süphesi taşıyan olgularda cerrahi uygulanmalıdır. Cerrahi sonrası bu hastalara L-Tiroksin tedavisi uygulanmalıdır.

MULTİNODÜLER GUATR

Multinodüler guatr etyolojisinde en önemli etken endemik guatrdır.

Multinodüler guatrlarda en önemli problemlerden birisi kanser riskidir.

TEDAVİ:

Asemptomatik olgularda hastanın TSH düzeyine göre L-Tiroksin verilebilir. Kanser riski, retrosternal büyüme, bası semptomu ve kozmesis tiroidektomiyi gerektirir.

Hastaların tedavisine tiroidektomi, radyoiyod tedavisi ve T4 uygulaması, hastanın durumu, yaşı ve hastalığın evresi ile ilgili karar verilir.

Tiroidektomi genç, sağlıklı ve özellikle bası semptomları oluşan olgularda standart tedavidir.

T4 tedavisi riski düşük TSH seviyesi üst sınırda orta yaşlı gurup için seçkin tedavidir. Yaşlı hafif hipertiroidisi olan olgularda radyoiyot tedavisi seçilebilir.

SOLİTER TİROİD NODÜLLERİ

Soliter tiroid nodülleri en sık rastlanılan tiroid hastalığıdır. 30-50 yaş arasındaki populasyonda % 4-7 arasında tiroid nodülüne rastlanılmaktadır.

Tiroidde tek nodül olması soliter tiroid nodülü olarak isimlendirilir.

Tiroid nodüllerinde kanser oranı ülkelere ve yaşa göre değişiklikler göstermektedir. Bu oran % 11-30 arasındadır.

SOLİTER NODÜL

Soliter tiroid nodüllerinin çoğunluğu asemptomatiktir. Çocukta soliter nodülde kanser oranı çok yüksektir. Kadınlarda daha çok görülmesine karşın soliter nodülde kanser oranı erkekte yüksektir.

Çocuk yaşta özellikle boyun lenfoması nedeniyle radyoterapi uygulanan hastalarda soliter nodülde kanser oranı daha yüksektir

Endemi bölgelerinde iyottan zengin bölgelerde papiller kanser, iyottan fakir bölgelerde ise foliküler kanser oranı daha sıktır.

Anamnezde daha önce var olan nodülün süratle büyümesi, sert, fikse ve boyunda ndülle birlikte lenfadenopatinin tespit edilmesi, ses kısıklığı kanseri düşündürür.

Selim tiroid nodülllerinde hastanın takibi yapılır takip sırasındaki değişiklikler göre ameliyat kararı verilir.

Cerrahi tedavide nodülün selim veya kanser olmasına göre total tiroidektomi, totale yakın tiroidektomi, total lobektomi veya subtotal tiroidektomi olmak üzere ameliyat teknikleri uygulanır.

TİROİDİTLER

Tiroiditler tiroid bezinin enfeksiyonlarıdır.

Akut Tiroiditler:

Yaygın olamamakla birlikte ani boyun ağrısı, disfaji, ateş, terlemeyle karakterize bakterilerin yol açtığı piyojenik bir enfeksiyon hastalığıdır. Hastaların tedavisinde yüksek doz antibiyotik verilmeli, apse formasyonu varsa direnaj uygulanmalıdır.

Subakut Tiroiditler:

1.Subakut granulomatoz tiroidit :

Tiroid bezinin akut veya subakut olarak oluşan nonsüpüratif inflamasyonudur. Etyolojide daha çok viral kaynaklı olduğu ileri sürülmektedir ve bunu destekleyen deliller mevcuttur.

Tiroid bezi tamamı ile veya asimetrik olarak büyümüştür. Hastalarda birden bire gelişen halsizlik, ateş, tiroid glandının bulunduğu bölgede ağrı, yutkunmada zorluk, ses kısıklığı saptanabilir. Geçici hipertroidite bağlı çarpıntı, terleme, titreme, sinirlilik oluşur.

Laboratuvar bulguları olarak kanda tiroid hormonlarının artması ile birlikte TSH düzeyi düşer, yüksek sedimentasyon karakteristik bulgudur. Sintigrafi ve ultrason tanıda yardımcı olur. İAB ile hastalığın tanısı kesinleştirilir.

Tedavide salisilatlar (aspirin), nonsteroid antienflamatuar ilaçlar, ileri vakalarda ise kortizon kullanılabilir. Hiper tiroidi bulgular varsa hastalara betabloker verilir.

Subakut lenfositik (ağrısız tiroidit):

Subakut ağrısız tiroditler geçici tirotoksikoz ile seyreden ve sıfır sintigrafi ile tanımlanan bir hastalıktır.

Hastaların çoğunda otoimmunite ilgili bulgular mevcuttur. Bazı otoimmun hastalıklarla birlikte (Hashimoto, Addison, Sjögren Send) bulunabilirler.

Başlangıç döneminde aşırı parçalanan foliküllerden açığa çıkan hormonların etkisiyle T4 ve T3 konsantrasyonları yükselir buna bağlı olarak TSH düşük kalır. Hastaların % 25’inde antitiroglobulin antikorları, % 60’ında ise antitiroid peroksidaz antikorları tesbit edilir. 2-4 hafta sonra tiroid fonksiyonları normale dönebilir. Hipotiroid dönem 10 hafta kadar sürebilir. Nadiren hipotiroidizm kalıcı olur.

Tedavide antitiroid ilaç kullanımı yoktur. Zira hipertiroidinin sebebi yeni yapılan hormon değildir. Hipertiroidi semptomları hastayı rahatsız ettiğinde beta blokerler kullanılır. Antienflamatuar ve kortizon kullanılması hastalığın semptomlarını azaltır.

KRONİK TİROİDİTLER

Kronik tiroiditler Hashimoto tiroiditi(lenfositer tiroidit)ve Riedel tiroiditi (fibröz tiroidit) olmak üzere iki tip olmasına rağmen spesifik enfeksiyonların oluşturduğu  (tüberküloz ve sifilis) kronik tiroiditler görülebilir.

Hashimoto tiroiditi

Otoimmun bir hastalık olup ve en sık görülen tiroidit şeklidir. Otoimmun bir hastalık olduğundan kronik otoimmun tiroidit olarak isimlendirirlir.

HT tiroid bezi difuz olarak büyümüş ve serttir.

HT daha çok orta yaş  (30-50) kadınlarda görülür. Hastalık çoğunlukla asemptomatik olmasına rağmen bazı hastalarda guatr gelişmesi, halsizlik, saç dökülmesi, kolay yorulma gibi hipotiroidi semptomları görülür.

HT ile tiroid kanseri ve lenfoması arasında bağlantı birçok araştırıcı tarafından ileri sürülmüştür. Bu oran % 1-23 arasında değişmektedir.

Hipotirodinin en sık nedenlerinden birisi Hashimoto tiroiditidir. Serum tiroid hormon düzeyleri düşük TSH seviyeleri yüksek kalması durumunda hormon replasmanı yapılmalıdır. Hashimotolu hastaların sadece % 20’sinde hipotiroidi tespit edilir.

Hashimoto tiroiditinin ilk tedavisi medikaldir. Ancak cerrahi tedavinin indikasyonları özel durumlarda olmaktadır.

Hashimoto tiroiditi olan hastalarda ameliyat sonrası tiroksin tedavisi devam etmelidir. Çoğunlukla tedavi ömür boyu devam eder. Uzun tedavilerde özellikle kadınlarda osteoporoza dikkat edilmelidir.

Tiroid Tedavisi

Riedel Tiroiditi

Hastalık ilk defa Riedel tarafından 1896’da tanımlandırılmıştır. Tiroiditlerin en az görülen şeklidir.

Hastalık kadınlarda 3 misli daha fazla görülür. 30-60 yaşları arasında daha çok görülür.

Hastaların tiroidi oldukça sert, çevre dokulara yapışık, kanserle çok karışan bir görüntüsü vardır.

Hastaların tedavisinde cerrahinin yeri yoktur. Ancak bası semptomları ve kanser tanısı olduğunda cerrahi tedavi seçilmelidir.